Eylül 06, 2011

Arnavutluk'un yolları taşlı


Efenim, önceki yazıda bahsettim, ufak çapta bir Makedonya turundaydık ve en son Ohrid'e gelmiştik. Ohrid tam da Arnavutluk sınırına yakın olduğundan, geçelim dedik, bir daha ne zaman geliriz ki? Ve memleketin boyutlarına baktık, evet dedik, küçük bir yer, 3 günde baya bi dolanırız.

Plana göre, sınırdan geçip, güneybatısına geçecektik. O gün orada kalıp, ertesi gün İon sahili boyunca gidecek, çok tavsiye edilen Berat'ı görüp, Tiran'a geçecektik. Tiran'dan sonra vakit kalırsa bir Karadağ bile sıkıştırırız araya diyorduk. Gelin görün ki evdeki hesap çarşıya hiçbir şekilde uymadı. Neden? Çünkü bu hesaplar yapılırken Arnavutluk yollarını gözden kaçırmıştık. 200 km mesafeyi, normal bir yola göre hesaplamıştık, oysa ki Arnavutluk memleketinde bu hesaplar yapılabilemezdi!

Lonely Planet uyarmıştı bizi, Arnavutluk'ta tabela yok diye, biz zaten Makedonya'dan da alışmıştık zayıf sinyalizasyona ama meğerse gerçekten yokmuş, yani hiç yokmuş. Tabela olmadığı gibi, karayolu haritası da yokmuş. Çünkü karayolu da belli bir ölçüde varmış zaten.

Neyse özetle, sinyalizasyonsuz ve haritasız bir şekilde, pardon turistik bir haritamız vardı, kamikaze bir şekilde yollara atıldık.

Sınırı geçtikten sonra, bir süre Ohrid gölünün Arnavutluk tarafındaki kıyıları boyunca gittik ve bir yarım saat kadar sonra, büyükçe bir şehre vardık: Pogradec. Hah dedik, burda bir tourist information ve bir harita buluruz. Tourist information kapalıydı, harita da demin bahsettiğim üzerinde turistik şeyleri ikonlarla gösteren bir haritaydı. İngilizce konuşan kimse bulamadığımızdan, yol da soramadık. Bir köfte yiyip, allah ne verdiyse şeklinde yolumuza devam ettik. Lonely Planet'in minicik Arnavutluk haritası sağolsun.

Eylül 02, 2011

Zdravo Makedonija!



Spontane bir seyahat arzusuna kapılınca, nereye gitsek nereye gitsek diye düşünürken, yurt dışına çıkalım dedik. Ve fakat seyahatin spontanlığından ötürü, vizesiz bir yer düşündük. Kan bağımdan mıdır nedendir bilmem, Balkan ülkelerine olan sempatim aklıma geldi, hemen o bölgeyi önerdim. Kalktık, biletlere baktık, Pegasus, 200 küsür liraya Üsküp'e uçuyordu, hmm dedik, demekle kalmadık, satın al'a bastık ve 2 gun sonra da yola çıktık.

Üsküp havaalanına vardığımızda bizi karşılayan şey şu oldu: Sıcaaaağğğk! Ama nasıl sıcak, yareppim. Hiç beklemiyordum böyle bir şeyi, şaşırdım.

Neyse, Skia fontu ile yazılıp, oraya yerleştirilmiş gibi duran "Skopje Alexander the Great" tabelasının altından, Makedonya'nın başkenti Üsküp'ün mini micik havaalanına girdik.
Sonra arabamız olsa iyi olur diye düşünerek, gittik bir araba kiraladık. Europcar gibi marka yerlerden değil, neredeyse yarı fiyatına lokal bir kiralamacıdan bir adet Chevrolet aldık kendimize, bir kaç harita edindik ve Üsküp'e doğru yola koyulduk. Ha tabii Arnavutluk'tur, Karadağ'dır geçeriz diye düşündüğümüzden, kiralarken bunu da belirtmeyi ve green card'lı bir araba almayı ihmal etmedik.

Neyse, ilk sorun, haritamızın kirilce olması oldu. Ha tabii, çinceden iyidir, matematikten biraz biliyoruz, hiç olmadı benzete benzete okuruz dedik. Zaten tabelalar da çoğunlukla kirilceydi. Arkadaşım Üsküp'e doğru arabayı kullanırken, ben de biraz okuma-yazma öğrenmeye çalıştım. Üsküp'e vardığımızda 3-4 harfi sökmüştüm.