Ocak 19, 2008

Ben kazakistan'dayken...


önsöz
kazakistan dünyanın en turistik yeri sayılmaz. kocaman bir ülke (dünyanın 9. en büyük) ama azıcık bir nüfus (15 milyon civari sanırım). ortası geniş steplerle kaplı, hatta sanırım dünyanın en büyük stepi burda, nüfus yoğunluğu az, daha çok şehirlerde toplanmış, önemli şehirleri ise sayılı zaten.

kazaklar göçebe bir toplumken, sovyetler zamanında kazakistan kuruluyor. dolayısıyla, tarihi birikimi fazla yok. buna bağlı olarak müzik, yemek gibi konular da çok gelişmiş sayılmaz, daha çok çevreden etkilenmeler var.

kazakistan borat'ın ülkesi değil kesinlikle, zaten bilen bilir daha kazakistan'ı görmeden gıcıktım o filme. herkes köylerde yaşamadığı gibi, gelişmekte olan bir ülke var karşınızda, üstelik de yeraltı kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. doğal gaz, petrol bunların en önemlileri. eski sovyet ülkeleri birleşip, atılıma geçiyor yavaş yavaş ve hızlı gelecekler gibi görünüyor. pek çok rafineri şehri var, şehirlerde yapılanma ya yeni rezidans stili ya da sovyetlerden kalma, geniş caddeler, büyük devlet binaları, komünist apartmanları vs...

Çok gezen mi, çok okuyan mı?

bence çok gezen... neden derseniz, kitaplarda okuyamacağınız şeyler öğreniyorsunuz, o yeri gidip gördüğünüzde çünkü. hele bir de 5 yıldızlı otellerde kalmayı, turları, planlı seyahatleri sevmeyen insanlardansanız benim gibi, gittiğiniz yerde yolunuzu bulmaya çalışırken kayboluyorsunuz, arıyorsunuz, soruyorsunuz, haritaları karıştırıyorsunuz, yürüyorsunuz bol bol, dar sokaklara giriyorsunuz, insanların arasına karışıyorsunuz, bir restoran görüp oturuyorsunuz, bir otel görüp içeri dalıyorsunuz. şehirleri, orada yaşayan insanların gözüyle de görme şansınız oluyor. işte o zaman kitaplarda yazmayan detaylar gözünüze çarpıyor. bir yerde bir gecekondu mahallesinde 20 metrekare bir evde, 30 metrakarelik çiçeklerle donatılmış bir bahçe görüyorsunuz, bir başka yerde insan seli içinde trafiğe takılıyorsunuz, bambaşka bir şehirde bir yol kavşağına konmuş kocaman bir heykel buluyorsunuz. bunlar kitaplarda yazmıyor çünkü önemli bilgiler değil, turistik de değil ama size oraların halkının ruhunu anlatıyor bir anda.