Ocak 24, 2011

Manila’da yazlar sıcak ve yağışlı, iç mekanlar buz gibi!




Muzicons.com

Filipinler yazımı yazamadan yeni seyahatlere çıktım ama kronolojiyi bozmayayım, kafanız karışmasın dedim. Bir de biraz obsesifim bu konularda… O yüzden sırayı bozmuyorum ve size Filipinler’i sunuyorum. Bunları hızlıca bitireyim, daha çok işimiz var…. Zaten sonra bir yazı da beraber gittiğim arkadaşımdan gelecek, gelince bir de onun versiyonunu yüklerim.

Efenim, olay annemin iş için Manila’ya gidecek olması nedeniyle gelişti. Gezmek için bahane arayan bendeniz, eh ben de geleyim dedim. Sonra yetmedi en yakın arkadaşım, dur dedi, millerim yeterse, ben de gelicem. Böylece annem, iş arkadaşı, ben, benim arkadaş olmak üzere 4 kadın olarak yola çıktık. Gitmeden de çok “manyak mısınız, napcanız Manila’da” tepkisi aldık. Yaparız elbet bişiler dedik, gittik.

Şimdi efendim 11 saat Hong Kong’a, ordan da 2 saat Manila’ya olmak üzere 13 saat ve 3 filmlik bir yolculuktan sonra destinasyonumuza vardık. Bu uzuuun yolculuktan anladığım Filipinler hakikaten çok uzakmış, ben Tayland kadar filan diye düşünmüştüm, oysa nerdeyse Avusturalya kadar varmış. Peh. Bir de dönüşte 2 saat daha uzuyor. Neyse…

Havaalanında transportation geldi, eh tabii anneyle seyahatin bazı avantajları olmuyor değil. Neyse bindik. O sırada ben camdan bakıyorum, evet hakikaten de bir şey vara benzemeyen bir şehir. Dağınık, fakir, teneke teneke evler, trafik, pis hava… Yollarda Manila’nın toplu taşıma cihazları, 2. Dünya savaşından kalma Jeepney’ler… Hoş aslında dışarıdan bakması, süslü süslü ama içi bir konserve kıvamında görünüyor. Zaten hangisinin nereye gittiğini anlamak bizim dolmuş sisteminden bile daha zor gibi. Neyse, işte yolları seyrede seyrede Manila’nın Makati semtine geldik.





Makati dediğimiz, 3-5 alışveriş merkezinden ve birkaç lüks otelden oluşan bir semt. Manila’nın lüks semti diyebiliriz ama açıkçası Manila genelinde baktığınızda lüks semt dışında pek fazla kalabileceğiniz bir ortam yok gibi açıkçası.



Greenbelt adı verilen pek hoş tasarımlı bir alışveriş merkezinin etrafında kurulmuş gibi Makati. Greenbelt, 5 tane kadar ayrı binanın tünellerle birleşmesinden oluşuyor. İçi bildiğin alışveriş merkezi fakat dış tarafı bahçeler, restoranlar, barlar… Hakikaten de çok güzel yemekler var. Manila’ya gidecekseniz, yemek yenecek yer bu bölge. Geleneksel Filipin yemeklerinden Japona, Hintten İtalyana her şey var. Ha, uzak doğuya gidip İtalyan niye yersiniz onu ben bilmem, ben yemem şahsen.

Neyse, yemekler şahane, mağazalar güzel, bölge hayli steril. Konferans nedeniyle bizim de nasiplenerek, kaldığımız otel (Shangri-La) pek güzel, 5 yıldız, sanırım Manila’nın en lüks oteli ama fiyat 200 euro civarı imiş. Bana sorarsanız, o ayar bi otel için acaip ucuz. Yani kıssadan hisse: Filipinler ucuz.

Bu arada Manila çok dağınık bir şehir, mesafeler uzak, yürüyüş alanları pek yok, öyle yürüyeyim kaybolayım şehri hiç değil. Şehrin geneli kocaman bir “slum” havasında zaten, o yüzden kaybolmak her zaman iyi bir fikir olmayabilir. Plaza yanında teneke evler, şık bir rezidans yanında teneke mahalle gibi bir karmaşa var. Çoğu memleketteki gibi bir bölgeye bakıp da“ahan da bu mahalle çok tekin değil” denemiyor kolaylıkla.

Tourist-friendly bir yer değil yani Manila. Toplu taşımadan zaten daha once bahsetmiştim… Dolayısıyla her yer taksi ama taksiler biraz kazıkçı, mutlaka pazarlık etmek gerek. Dil İngilizce ve memleket aşırı katolik. O da ayrı bir tezat. Özellikle kışın gittiğinizde palmiyelerin yanında süslenmiş çam ağaçlarını gömek komik oluyor.

Satın alınacak ben çok bir şey bulamadım. Balıkbayan diye bir el sanatları dükkanı var, çok meşhur. Gittik ama bildiğiniz, klasik uzakdoğu suvenirleri işte. İnci minci alınır, meraklıysanız öyle şeylere. Başka bilemiyorum.




İklim tropik, şahane. Amma velakin, iç mekanlarda bir kış havası esiyor. Nedense tüm klimalar 12 dereceye ayarlı filan. Mutlaka kazak götürmek lazım, ellerinin pek ayarı yok klima husunda. Ama iklim tropik ya, meyveler… Ah yareppim o meyveler! Mango, papaya, ananas, pomelo ve bir sürü yeni tanıştığım meyve ve hatta onların frozen kokteylleri… Mmm!

Biz arkadaşımla Manila’ya 2 gün verdik, daha da kalmayız burda dedik. O 2 günün birinde annemleri alıp, Lonely Planet’ciğimizin “en turistik yer” olarak tanımladığı Intramuros’a gidelim dedik. Gittik ve gittiğimiz gibi “evet kesinlikle olmamamız gereken bir yerdeyiz” hissine kapıldık. En turistik yeri ama orada da sanki Dolapdere’nin arka sokaklarında kaybolmuşsunuz gibi bir his… Çamaşırlar, teneke evler, “bu salak turiz karılar napıyo la burda” bakışları ve sokaklarda hayatımda hiç görmediğim kadar çok çocuk. Ha bana sorarsanız, zararsız bi mekandı ama biraz gerdi, germedi değil.

Sonuç olarak, fazla yürüyemedik intramuros denen, kale duvarları içinde. Zaten duvardan başka da bir tarihi eser kalmamış. Çok afedersiniz Manila, gelen vurmuş, giden vurmuş bir yer zira. Zavallımlar kabileyken, İspanyollar gelmiş, iyi ne hoş… Bir şeyler yapmışlar, takılmışlar. Sonra İngilizler bi bombalamış, Amerikalılar “aa biz de!” demiş. Yetmemiş, Caponlar da gelmiş. Bahtsız memleket vesselam, dünyanın öbür ucundan adamlar gelip bombalamış yani. Eh bu nedenle de pek bir şey kalmamış takdir edersiniz ki…

Böyle yani, düşünün en turistik yer böyle olunca, eh dedik biz güvenli ve steril Makati’ciğimizde lüks içinde takılalım iyisi mi. Ertesi gün otelimizin havuzunda yüzdük, spa’ya gidip, masaj, peeling, cilt bakımı yaptırdık filan. Böyle bir rezillik, bir şımarıklık, bir sefahat hayatı yani…



Daha da ertesi gün Manila’dan ayrılıp, cennete gittik zaten. O bi sonraki yazıda…

Şimdi özet: Manila’ya gidersek, çok fazla kalmaya gerek yok. Yemek, alışveriş, kalma Makati’de. Manila içinde pek turistik aktivite yok. Pazarlık her yerde yapmak gerek. Kazak şart. Masaj tüm uzak doğuda olduğu üzere şukela. Meyveler ise tam tabiriyle, heavenly! Öperim.

Şarkı: Seelenluft - Manila

4 yorum:

  1. aralık ayında manilaya oradan da mindoro adasına gidecek birisi olarak yazınız ilaç gibi geldi :) klavyenize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ah ne güzel! mindoro'ya gitmedim ama siz söyleyince fotoğraflarına baktım, çok güzel görünüyor. umarım süper vakit geçirirsiniz, izlenimlerinizi merak ediyorum, dönünce paylaşırsanız ne hoş olur.
      iyi yolculuklar, iyi tatiller!

      Sil
  2. Manilaya bi gideyim dedim içimi kararttınız :) neyse ona gore cebu ve boracay için daha fazla gun programı yapmalıyım en azından o acıdan iyi oldu benim için.. degerli ve reel bilgi ve paylaşımlar için teşekkürler www.ufukakkus.com.tr ve ufukakkusphotograph.blogspot.com diye bi yazı yazayım belki bi yolunuz düşer Deniz hanım..

    YanıtlaSil
  3. Merhabalar hepinize Deniz hanım ah biz tanışmış olsaydık sizinle manila mecerasını yaşamadan önce sanırım sizin vaktiniz yoktu yada tavsiyede bulunan olmadı cok uzak degil yaklaşık bir saat uzaklıkta olan tagaytay ve batangas bölgesine gitmiş olsaydınız bu fikirleriniz değişirdi yaklaşık 2 yıl yasadım manilada herkese tavsiye ederim filipinlere gitmeyi Saygılarımla.

    YanıtlaSil