Kasım 17, 2010

Druid'lerin laneti...




Stonehenge'e olan takıntımın ana sebebi yukarıda gördüğünüz, bence dünyanın en komik adamı olan ünlü İngiliz stand-up'çı Eddie Izzard'a ait şu video. Eddie'ciğimin bu kadar komik anlattığı bir şeyi görmemem söz konusu bile olamazdı. Ha ama bir de düşününce hakikaten görmek gereken bir şeydi. Yani en az M.Ö 3000 yılına ait bu yapıda, acaip ve devasa taşlarımız, gerçekten "in the middle of nowhere" denecek bir yerde yuvarlak bir şekilde toplanmış. Üstelik yakın çevrede o taşlardan yok. Manyakça bi iş. Uzaylı parmağı var gibi ahahah. Neyse, bu kadar emek, yani bi gidip görülmeyi hak ediyordu. Hatta beni içeri almayan pasaportçu abiye de demiştim, Stonehenge'i görecem diye ve görecektim de, azimliydim.



Stonehenge, Londra'ya 100 km mesafedeki Salisbury köyünden otobüsle gidilen bir vadide bulunuyordu. Ona bin buna bin zor olur diye, hostelden bir tur ayarladım. Önce Stonehenge, sonra Bath ve Windsor vilayetlerini görecektim. İyiydi, hoştu. Ve bu tura katılabileceğim sadece 1 tek günüm vardı, değerlendirmeli ve Stonehenge'i görmeliydim.

Ve fakat saat 7 buçukta buluşma yerinde olmam gereken tur için bir uyandım, saat 11. Tüh dedim ama sonra aynı tur şirketinin öğleden sonra sadece Stonehenge'e götürdükleri daha kısa bir tur olduğunu hatırladım. Benim için windsor filan zaten bonustu, o yüzden iyi dedim, ona katılırım. Biraz oyalandıktan sonra saat 12de turu satan şeyciye gittim, dedim böyle böyle. Aaa iyi ama dedi, o tur 5 dk sonra taaa anasının nikahındaki metro istasyonunda buluşuyor. O da öyle kaçtı. Param da yandı tabii. Neyse.

Fakat ben azimliydim, o Stonehenge benim olacaktı, illa ki görecektim. Dedim kendim giderim o zaman trenle. Gittim tren şeylerini keşfetmeye, evet o öyle, bu böyle derken Salisbury'e (Salisböry değil Solzberi okuycaz nedense, manyak İngilizler işte) bir tren buldum. Ama taa şehrin öbür tarafındaki gardan kalkıyormuş. İyi dedik, gittik, trene bindik. Tren 1 saat. Oh oh ne güzel. Salisbury'e vardık böylece saat 3 gibi.

Trenden in, kasabanın sağını solunu anla, tourist information center'i ara derken, saat 4 oldu. İnfo merkezinde daldım içeri: Ben, dedim, Stonehenge'i görmek istiyorum! İyi güzel dedi abla, ama Stonehenge'e son kalkan otobüs saat 4te idi, kaçırdın.

Hay dedim, ebesinin... Her şey mi kaçırılır bir günde yahu? Sinirlendim, allan hiçbir şey olmayan vadisine, başka bir gidiş yolum da yoktu, pes ettim ben de. Bir ara dedim, taksiye binsem, sonra ama allahın unuttuğu yerden nasıl geri dönecektim, hava da kararıyordu, amaaan dedim, boşver.

Salak Solzberi'de gezindim ben de, bi bok da yoktu. Alışveriş yaptım, güzel bi dükkan vardı, napsaydım? Bi de foto çektim bol bol. Çok manalı bir yer olduğundan değil Salisbury, ama bunca çabama, foto çekilmesini de hak etmişti. Gerçi fotolar da çok salak oldu ama neyse... Bi katedrali varmış meşhur, onu da uzaktan gördüm, yakınına gitmeye üşendim, elimde torbalar vardı ve yorgun, pes etmiş bir haldeydim.














Tüm bunların sonunda trene atladım, Londra'ya döndüm. O sırada dedim ki, ineceğim yere yakın bir yürüyüş turu vardı, saat 7de buluşacak olan, Londra'nın hayaletli sokaklarını filan geziyorlardı. Aha dedim, bari buna gideyim. İndim 6 gibi trenden, dolandım öylece, London Tower'a baktım filan, sonra buluşma yerine gittim, meğer neymiş? 7 değil, 6'da buluşacaklarmış. "Bugger!" dedim içimden, ben hostele gideyim, yatayım iyisi mi...

Ah ülen Stonehenge, yaktın beni!

1 yorum:

  1. ÇOK ÜZÜLDÜM KARDEŞ GERÇEKTEN NE OLMUŞ ÖYLE YAHU

    YanıtlaSil